-
1 boş
boş leer; Haus leer (stehend); Person, Taxi, Zeit frei; unbeschäftigt; Furcht, Worte sinnlos; Niete f (beim Loseziehen);boş bulunmak fig (einen Augenblick) abwesend sein;boş çıktı nichts gewonnen (beim Loseziehen);(eli) boş dönmek unverrichteter Sache zurückkehren;boş durmamak rührig sein;boş düşmek Frau geschieden werden (nach islamischem Recht);boş gezmek faulenzen; fam arbeitslos sein;boş gezenin boş kalfası Oberfaulenzer m;boş inanç Aberglaube m;boş söz dumme(s) Zeug;boş ver! mach dir nichts daraus!, egal!;-i/-e boş vermek sich (D) nichts machen aus;boş zaman Freizeit f;boş yere unnötig;boşa çıkmak sich nicht erfüllen, enttäuscht werden;boşa gitmek verpuffen, unnütz sein -
2 meydan
meydan Platz m; Möglichkeit f, Gelegenheit f;at meydanı Hippodrom n;atış meydanı Schießplatz m;savaş meydanı Kriegsschauplatz m;meydan korkusu Platzangst f;-e meydan okumak herausfordern A;meydan savaşı Endkampf m;-e meydan vermek Gelegenheit geben zu;meydana atılmak sich stellen D (z.B. einer Aufgabe); bereit sein zu;meydana çıkmak auftreten, erscheinen, sich zeigen; heranwachsen; Erz gefördert werden;… meydana çıktı oft es zeigt sich, dass …;meydana düşmek fig sich vordrängen;meydana gelmek erfolgen; geschehen, vorkommen; (-den) gebildet sein, bestehen (aus D); sich bilden;meydana getirmek Gesellschaft gründen, bilden; Ware erzeugen, produzieren; durchführen;-i meydana koymak zeigen, offenbaren, bekennen; hervorbringen;meydana vurmak zum Vorschein bringen;-i meydanda bırakmak jemanden schutzlos lassen; im Stich lassen; etwas griffbereit halten ( oder haben);-e meydanı bırakmak (jemandem) das Feld räumen; aufgeben A;
См. также в других словарях:
boş düşmek — esk. şeriat hükümlerine göre kadın kocasından ayrılmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
boş — sf. 1) İçinde, üstünde hiç kimse veya hiçbir şey bulunmayan, dolu karşıtı Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler. A. Gündüz 2) Görevlisi olmayan (iş, görev), münhal Boş kadro. 3) Yapılacak işi olmayan, işsiz… … Çağatay Osmanlı Sözlük
medreseye düşmek — alay (bir iş) içinden çıkılmaz boş tartışmaların konusu olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
baş — 1. is., anat. 1) İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. N. Cumalı 2) Bir topluluğu yöneten kimse … Çağatay Osmanlı Sözlük
açık — sf., ğı 1) Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı Açık pencerenin önünde denize karşı saatlerce dertleştik. R. N. Güntekin 2) Engelsiz Açık yol. 3) Örtüsüz, çıplak Açık baş. 4) Boş Kâğıtta açık yer kalmadı. 5) Görevlisi olmayan, boş (iş, görev) … Çağatay Osmanlı Sözlük
el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağız — 1. is. Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü 2. is., ğzı, anat. 1) Yüzde, avurtlarla iki çene arasında, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye ve besinleri içine almaya yarayan boşluk 2) Bu boşluğun dudakları çevrelediği bölümü Küçük bir ağız. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
iç — is. 1) Herhangi bir durumun, cismin veya alanın sınırları arasında bulunan bir yer, dâhil, dış karşıtı Deniz gecenin içinde, gece denizin içindedir. Ç. Altan 2) Oyuk şeylerin boşluğu 3) Cisimlerin yüzeyleri arasında kalan her nokta Tahtanın içi… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dara — is., İt. tara 1) Kabıyla birlikte tartılan bir nesnenin kabının ağırlığı 2) Terazide dengeyi sağlamak için hafif gelen kefeye ağırlık olarak konulan taş, demir, çivi vb., abra 3) İçinde yük taşınan aracın boş durumdaki ağırlığı Atasözü, Deyim ve… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dert — is., di, Far. derd 1) Üzüntü Gündüz ya bir yere sokulup uyur ya sessiz sedasız sokaklarda dolaşır. Fakat akşam oldu mu derdi teper. H. E. Adıvar 2) Hastalık Hastayım derdime verem diyorlar. F. N. Çamlıbel 3) Ağrı 4) mec. Sorun, kaygı Ne var ki… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gaflet — is., Ar. ġaflet Dalgınlık, dikkatsizlik, boş bulunma, aymazlık, dalgı, ihtiyatsızlık Birleşik Sözler gaflet uykusu Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller gaflet basmak gaflet etmek gaflete düşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük